Kadının İş Yaşamına Katılabilmesi Cumhuriyet’in Kazanımıdır

Özel gereksinimli bireylerimizin hak ve özgürlükleri konusunda toplumun her kesiminde farkındalık oluşturmak çok önemli. Onların hayata karışmalarını, iş yaşamında ve sosyal yaşamda yer almalarını desteklemek, eğitimde fırsat eşitliği sunmak sadece devletin değil, toplumsal yaşamda bireylerin de görevidir. Konuyla ilgili yazar Meryem Merve Özçakır ile konuştuk. Özçakır, annesi Fatma Özçakır’ın Şenpiliç’te çalışmasıyla başlayan yaşam hikâyesi üzerinden Türkiye’de kadın ve engelli istihdamını da değerlendirdi.

“1988 yılında Sakarya Geyve’de doğdum. Üç kız kardeşiz. İki ablam var. Doğum yılım size yakın bir tarih gibi gelebilir ama küçük, kırsal bir bölgede, okula gönderilen kız çocuğunun ve çalışan kadın sayısının az olduğu dönemlerde doğduk ve büyüdük. Yaşıtımız olan çok az kız arkadaşım benimle okuyup meslek sahibi olabildi. Biz de dar gelirli bir aile idik. Babam görme yetisinin azlığı nedeniyle çalışamıyordu. Ben yedi yaşımda iken annem Fatma Özçakır Şenpiliç Alifuatpaşa Fabrikası’nda çalışmaya başladı.

“Annem çok çalışkan ve çok farklı hayat görüşüne sahip bir kadın. Onurlu mücadelesi olan, etki altında kalmayan biri. Annemin Şenpiliç’te çalışıyor olması kendisine her zaman mutluluk, motivasyon ve özgüven verdi. Hem sosyalleşti, hem geçimini sağladı. Ben ve ablalarım bu sayede okuduk ve meslek sahibi olduk. Anne-baba olarak üç kızını da okutmak, meslek sahibi yapmak ve onlarla gurur duymak çok değerli.”

“ŞENPİLİÇ SADECE BİR İŞ YERİ DEĞİLDİ”

“Annem Haşim Bey’in her zaman çalışanları ile birebir iletişimde olduğunu, onlarla ilgilendiğini, gözlem yaptığını anlatırdı. Bir süre parçalama bölümünde çalıştıktan sonra mutfakta görev almaya başlayan annem, Haşim Bey’e servis yaparken, kendisinin her defasında halini hatırını sorduğunu söylerdi. O zamanlar Haşim Bey dedemden daha çok hikâyelerini dinlediğim kıymetli bir büyüğümdü.

“Ben ve bir ablam genetik hastalıklarımız nedeniyle görme yetimizi büyük oranda kaybettik. Altı yaşıma dek görmedim. Daha sonra geçirdiğim bir ameliyat o dönemin kısıtlı şartlarından ötürü başarısız oldu ve bu operasyondan sonra gözlerimde birtakım hastalıklar gelişti. Bir gün yine bir sohbette annem Haşim Bey’e, ablamın ve benim genetik görme problemimizi ve yıllar önce gerçekleşen başarısız tedaviyi anlatmış. Haşim Bey de öğrenmek amacıyla detayları sormuş. Ardından yakınları vasıtası ile tedavi olmamızı sağladı ve bu tedavi sonucunda kısıtlı da olsa görmemiz korundu.

“Ardından 17 Ağustos’ta deprem felaketi yaşandı. Bu süreçte Şenpiliç kendi çalışanlarına, ailelerine ve bölge halkına çok destekte bulundu. Büyüdükçe bunlar aklımda şekillendi ve şimdi, o günlerde Şenpiliç tarafından yapılan bu desteklerin ve sergiledikleri yaklaşımın ne kadar değerli olduğunu görebiliyorum.

“O zamanlar bizim gözlemimiz şu yöndeydi: Şenpiliç kadınların ekonomik özgürlüklerini sağladıkları, kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayan aile ortamına sahip bir iş yeriydi.”

“Yıllar sonra ben dezavantajlı gruplar üzerine çalışmaya başlayarak özel eğitim ve rehberlik alanında devlet memuru olarak görev yapmaya başladım. Benim bir meslek sahibi olmam Haşim Bey’i çok mutlu etti çünkü benim üzerimdeki emekleri karşılığını bulmuş oldu. Haşim Bey ve İpek Hanım sadece benim değil, pek çok insanın hayatına dokundu.

“Haşim Bey’in anneme söylediği bir cümle bizim evimizde çok önemli bir yere sahip: Bir gün annem Haşim Bey’e ‘size çok teşekkür ederiz, bize çok destek oldunuz’ diyor. Haşim Bey de, ‘ben size destek oldum ama sizler de sebat edip çalıştınız, sizler bu kadar özverili çalışmasaydınız bu iş yeri belki bu kadar büyümeyecekti’ diyor. Yani işçinin ve işverenin adil koşullarda, birlik olup çalıştıklarında ne kadar önemli değerlerin ortaya çıktığını biz Şenpiliç’te gördük. Bu nedenle Haşim Bey’in benim hayatımda yeri çok önemlidir.”

“ŞENPİLİÇ, YILLARDAN BERİ SÜRDÜRDÜĞÜ KADIN İSTİHDAMI YAKLAŞIMIYLA ÖNE ÇIKIYOR”

“Tüm bunlar benim için çok büyük bir örnek teşkil etti. İpek Hanım ise hem bir kadın yönetici ve işveren, hem de kadınları iş hayatında destekleyen, çalışanlarının hakkını gözeten bir iş insanı olarak hayatımda örnek aldığım tek kişi. Sakarya gibi kendi içerisinde kuralları olan bir bölgede kadınlara da iş alanı oluşturuyor. Kısacası Şenpiliç, yıllardan beri sürdürdüğü kadın istihdamı yaklaşımıyla ön plana çıkıyor. Haşim Bey ve İpek Hanım ‘çalışan kadın’ imajını oturttu, İpek Hanım da bir kadın yönetici olarak bunu sürdürüyor. Şenpiliç engelli istihdamını da destekliyor. Onların hayata karışmasını, ekonomide katkıları olmalarını sağlıyor. Dilerim Türkiye’de bu vizyon daha çok yaygınlaşır.”

“Şenpiliç Kurucusu ve Onursal Başkanı Haşim Gürdamar ve Şenpiliç, benim için çok kıymetlidir. Kalbimde Haşim Bey’in yaptıklarının ve öğrettiklerinin daha fazlasını yapma isteği var. Böylelikle kendisini örnek alan biri alarak çabalarının karşılık bulduğunu da göstermek isterim.”

“KADININ İŞ YAŞAMINA KATILABİLMESİ CUMHURİYET’İN KAZANIMIDIR”

“Annem hep ‘öğrenmek çok güzel ve öğrendiğinizi kendinize öğrenirsiniz’ der. Ben iki üniversite mezunuyum. İlki Sakarya Üniversitesi Bilgi Yönetimi Bölümü, ikincisi Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü. Şu anda da Radyo ve Televizyon okuyorum. Disiplinlerarası eğitim almayı seviyorum. Bir yandan da profesyonel meslek hayatıma devam ediyorum.

“Geçen yıl ‘Yetmiş Üç’ isimli bir kitabım çıktı ve Şehir Tiyatroları’na metin yazarı olarak kabul edildim. Tiyatro oyunu haline getirilen hikâyemde pandemi sürecinde evden çalışan albino bir genç kızı anlatıyorum. Güneş onu etkiliyor ve zaten dışarıya çıkmakta zorlanıyor. İnsanların da ona farklı bir açıdan bakıyor olmalarından ve dolayısıyla biraz da kabullenilmemiş olmaktan, evden çalışmak da rahat hissettiriyor. Görme yetisi az olan bir babası, çalışan bir annesi var. Bu karakteri de annemden esinlenerek yarattım ve annemin onurlu mücadelesini aktardım. Bir gün, albino karakterin eline yıllar evvel düzenlenen bir yarışma dolayısıyla Cumhuriyetimiz’in 100. yılına yazılmış ama açılmamış bir mektup geçiyor. Hikâye böyle başlıyor ve devam ediyor. Bu hikâyede fırsat verilirse, kadının çok şey başarabileceğini anlattım. Ayrıca kitabımda kadının iş yaşamına katılabilmesinin Cumhuriyet’in kazanımı olduğunu da izliyoruz. 100 yıllık Cumhuriyet içerisinde bir kadının, bir özel gereksinimli bireyin nereden nereye geldiğini görüyoruz.

“Maalesef toplumumuzda hala kadına yönelik önyargı var. Örneğin, bazı kesimler kadınların iyi yönetici olamayacağını, yöneticiliği erkeklerin daha iyi yapacağını düşünüyorlar. Bu önyargıların ve baskıların kalkması ve kadınlarımızın da ürettiğini görmemiz gerekiyor. Kadın istihdamının artmasında en önemli adımlardan biri de kadınlarımızın kendine güvenmesidir.”

“KAPSAYICI İŞ YERİ, KAPSAYICI EĞİTİM, KAPSAYICI YAŞAM ÇOK ÖNEMLİ”

“Türkiye’de ‘dezavantajlı’ çok geniş bir kapsam ama özellikle engelli kadınlarımız ve çocuklarımız için koşullar daha zor. Toplum engellileri sınırlayıcı bir şekilde tanımlıyor. Dolayısıyla aslında engelliler kendilerini çevreleyen koşullar nedeniyle engelleniyor. Bu nedenle onlar için ‘kapsayıcı iş yeri’ dediğimiz iş alanı oluşturulması gerekiyor. Ne kadar çok engel grubundan işçi alır ve onların sosyal hayata uyumuna destek sağlarsanız, o kadar evrenselsinizdir ve sürdürülebilir kalkınmaya önem verirsiniz. Bu nedenle Türkiye’de engelli istihdamı oranının %3’ten çok daha fazla olması gerekir. İşitme ve konuşma engeli olan bireylerin yanı sıra bedensel engellilere de istihdam sağlanmalı ve bu bireylerin topluma karışması desteklenmelidir. Böylelikle diğer çalışan da engelli çalışanla uyum sağlayabildiğini görmelidir. Çünkü herkesin bu hayatta bir yer var.

“Engellilerin yapabileceği çok meslek var. Eşitlik ilkesiyle imkânların sağlanması gerekiyor. Hayat dışarıda, dışarı çıkmak gerekiyor. Ben önyargılar içinde okudum, çalıştım, kabullenildim. Şimdi kendi adıma bunları aşabildiğimi düşünüyorum. Çünkü mesleğimi de bu alanda seçtim ve benim gibi sorunlara sahip insanlara destek olmak, önlerini açmak istedim.”

“ÜRETMENİN KEYFİ HİÇBİR ŞEYDE YOK”

“Geleceğe dair planlarım var. Çocukluğumdan beri tek hayalim kitap yazmaktı ve iki kitap yazdım. Ben kitap yazmayı tercih ettim çünkü yazarken felsefe yapmayı, sorgulamayı öğrendim. Daha güzel ve umut verici cümleler kurmak istiyorum. Bunun yanında sanata da eğilmek istiyorum, sanatla da bir şeyler yapabileceğimi düşünüyorum. Bazı toplumsal sorunları sanatla vurgulamak gerekiyor. ‘Güzel bak, güzel gör deriz’ ya… Sanat da güzel bakmanın bir yolu ve her şeyi iyileştirir.

“Üretmenin keyfi hiçbir şeyde yok. Annem Şenpiliç’te çalışırken bu yüzden çok mutluydu çünkü üretiyordu. Bir iş yerinde, bir sosyal alanda, bir sanat dalında üretmek kendinize dair aldığınız bir karşılıktır. Bu yüzden çok kıymetlidir. Ben artık üreten konumuna geçtiğimi düşünüyorum ve daha çok üreterek daha çok insana ulaşmak istiyorum. Daha çok önyargıyı aşmak istiyorum. Bunu da sanatla yapabileceğimi düşünüyorum.”

“Şenpiliç çalışanına sahip çıkan, kadınlara istihdam sağlayan çok değerli bir kurum. Bu ülküyü sürdürmek, sürdürülebilir toplumsal ve ekonomik kalkınmayı geliştirmek için de birlikte daha çok çalışmamız gerekiyor diye düşünüyorum. ”

Dünyada 1 milyar engelli birey yaşıyor

• OECD-AB ve Türkiye verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşuyor. Yani dünyada 1 milyar engelli var. Bu nedenle, dünyadaki “en büyük azınlık” olarak nitelendiriliyorlar.

• Türkiye’de ise Ulusal Engelli Veri Taban’ına göre engelli birey sayısı 1.559.222. (Ancak resmi olmayan rakamlara göre %13 düzeyinde, 9 milyon olduğu söyleniyor) Bunların %27’si 0-21 yaş, %36’sı 22-49 yaş, %37’siyse 50-64 yaş arasında… Yaşla birlikte engellilik oranı artıyor: OECD ülkelerinde 20-34 yaş arasındaki engelli birey oranı %6. Bu oran 35- 49 yaş arasında iki katına çıkıyor. 50-64+ yaş arasında ise %24’ü buluyor.

• Avrupa Birliği’nde 15-64 yaş arası temel etkinlik problemi yaşayan engelli birey sayısı 44 milyonken, hayat boyu süren bir sağlık problemi nedeniyle kısıtlı çalışma imkânına sahip engelli birey sayısı 35 milyon.

• Dört engelliden ancak biri yardım alabiliyor.

• AB ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan engelli oranı %25. Bu oran İsveç’te %11’ken, Türkiye’de %60

• AB’de engellilerin %29,9’u yoksulluk/sosyal dışlanmışlık riski altında, Türkiye’de bu oran %77,1

• Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’na göre engellilerin %80’i gelişmekte olan ülkelerde yaşıyor.

İstihdama katılım

• 2000’li yılların sonuna doğru OECD ülkelerinde engelli nüfusun istihdam oranı %44 olarak ölçülmüş. Bu oran engelli olmayanlar için %75. Aynı yıllar için işsizlik oranları ise engelliler için %14 iken, engelsiz nüfus için %7. İstihdam edilen engellilerin %22’si yarı zamanlı işlerde çalışıyor, bu oran engelli olmayan bireyler için %13.

• AB’de 15-64 yaş arasındaki engelli olmayan bireylerin istihdamı ise %66.9 iken, bu oran engelli bireyler için %47.3… Bu oranlar Türkiye için sırasıyla %51 ile %41.1 olarak veriliyor. Engelliler için AB’de en yüksek istihdam oranı İsveç’te (yüzde 66.2), en düşük istihdam oranı ise Macaristan’da (yüzde 23.7).

• Türkiye’de istihdam edilen 90.131 engelli bireyin 12.223’ü kamu, 77.908’i özel sektörde çalışıyor.

* Kaynak: Engelsiz Yaşama Derneği ey-der.com

Özel gereksinimli bireylerin temel hak ve özgürlüklerini etkin bir şekilde kullanarak toplumsal hayata katılabilen ve ekonomiye katkı sağlayan bireyler olmalarını desteklemek hepimizin görevidir.

Comments are closed.

Navigate